Deprem Sebebiyle Sözleşmelerin Uyarlanması

16.03.2023

@sozlesmeakademisi 


Bir bölgede depremin meydana geleceği her ne kadar bilimsel olarak tahmin edilse de depremin ne zaman olacağı, depremden etkilenecek coğrafyanın sınırı, depremin yıkıcı sonuçları ve özellikle depremin mevcut bir sözleşme ilişkisine etkilerinin önceden tam olarak hesaplanması mümkün değildir.

 

Bu sebeple deprem, sözleşme ilişkilerinde borcun ifa edilememesine ya da  ifanın oldukça güç hâle gelmesine veya sözleşmenin başlangıcında kurulan edim dengesinin tamamen çökmesine sebep olabilir.

 

Bunun sonucu olarak, her depremden sonra kira, inşaat, bayilik gibi sözleşmeler başta olmak üzere birçok sözleşme türünde sözleşmenin deprem sonrası yeni koşullara uyarlanması ihtiyacı ortaya çıkar.

 

Uyarlama, tarafların anlaşmasıyla yapılabileceği gibi, anlaşmazlık hâlinde TBK 138’de düzenlenen koşullar dikkate alınarak uyarlama davası yoluyla da yapılabilir.

 

Yargıtay’ın daha önce bu hususta verdiği emsal kararlara baktığımızda, depremin ve sonrasında yaşanan sürecin sözleşme ilişkisine etkileriyle ilgili bilirkişi incelemesi yapılması, özellikle depremin ticari hayata etkileri dikkate alınarak sözleşmelerin yeniden yapılandırılması gerektiğinin Yargıtay tarafından da kabul edildiği anlaşılmaktadır.

 

Örneğin Van depreminden hemen önce işyeri kiralayan bir kiracının davasında Yargıtay, mahkemenin Van’daki depremin ticari hayata ve özellikle davayı açan kiracının işlerine etkilerinin bilirkişi incelemesiyle tespit edilerek sonuca varılması gerektiğine işaret etmiştir.

 

“.. sözleşmenin uyarlanmasına ilişkin yukarıda açıklanan kural ve yöntemler ile dava konusuna ilişkin hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu gözetildiğinde asıl davada davacının talebi kira parasının tespitinden çok kira parasının uyarlaması olup, bu haliyle mahkemece Van depremi sonrasında deprem nedeniyle kira bedelinin düşürülmesini gerektirir bir durum olup olmadığı incelenerek talep konusu dönemde bölge nüfusunun azalıp azalmadığı, işlem temelinin çöküp çökmediği, ticaretin durma noktasına gelip gelmediği tespit edilerek sonucuna göre asıl dava hakkında bir karar verilmesi gerekir. Uyarlama koşulları yoksa asıl davanın reddine, birleşen dava yönünden de inceleme yapılarak bir önceki ödenen kira bedelinin ÜFE artış oranında artırılmasıyla elde edilecek bedelden daha az olmayacak şekilde kira bedelinin belirlenmesi gerekirken eksik inceleme her iki dava hakkında yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

(Yargıtay 6. Hukuk Dairesi
05.11.2014, 8505/11919)

 

Aynı şekilde, 1999 Marmara depremi sonrasında bir otoyol hizmet tesisinin kiracısı, deprem ve sonrasında yaşanan süreçte halktaki tedirginliğin yol açtığı gelir kaybı sebebiyle kira bedelinin düşürülmesi talebiyle açtığı davayı kazanmıştır. Sadece kira değil, diğer sözleşme türlerinde de uyarlama davası açılması mümkündür. Önemli olan, depremin sözleşme ilişkisini ağır şekilde etkilediğinin ve bu şartlarda sözleşmenin sürdürülmesinin çok güç olduğunun ortaya konulabilmesidir.

 

—  Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait B tipi otoyol hizmet tesisini işletmek üzere kiraladığını, sözleşmenin 7.7.1999 tarihli olup, yıllık kira bedelinin 325.500.000.000 TL olarak tespit edildiğini, ancak 7.8.1999 ve 12.11.1999 tarihli depremlerde tesisin büyük hasar uğradığını, otoyolun trafiğe kapandığını, müvekkili ile yakıt bayiliği yapacak alt kiracıların bundan vazgeçtiklerini Bolu dağı tünelinin yapılmamasının ve bölgede deprem beklentisinin tesisin kazancını etkilediğini, yine müvekkilince tesisin rantabl hale gelmesinin tahmin edilen süreden daha uzun süreceğini, müvekkilinin sözleşmede belirlenen kira bedelini ödemede ifa güçlüğü ve imkansızlığa düştüğünü bu nedenle sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması gerektiğini ileri sürerek sözleşmenin yeni şartlara uyarlanması suretiyle yıllık kira bedelinin 100.000.000.000 TL olarak uyarlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, keşif, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından davanın kısmen kabulü ile dava konusu tesisin kira bedelinin yıllık 212.000.000.000 TL olarak 15.8.2000 dava tarihinden geçerli olmak üzere uyarlanmasına karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delilerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA,…

 

(Yargıtay 11. HD, 24.03.2003, 2002/10574 E. 2003/2730 K.)

  

16.03.2023

Prof. Dr. Umut Yeniocak

Hits: 644
Paylaş